İçindekiler
Amerika’da İlk ve Ortaöğretim Karnesi
Amerika’da ilk ve ortaöğretim kurumlarında uygulanan eğitim sistemi ve eğitim kalitesini diğer ülkelerle karşılaştırmadan önce Amerika’nın dünyanın en fazla göç alan ülkesi olarak kozmopolit bir yapıya sahip olduğunu; eğitim sisteminin ve eğitim kalitesinin bu kozmopolit yapıdan etkilendiği gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. 2020 yılı itibariyle göçmen sayısı 50 milyonu geçmiş olan Amerika Birleşik Devletleri’ne her yıl 1 milyondan fazla yeni göçmen almaktadır.
Kurulduğu ilk yıllardan itibaren farklı ülkelerden göç alan ve günümüzde de en çok göç edilen ülke konumunda olan Amerika, farklı dil, din ve milletten öğrencileri kendi eğitim sistemine entegre etmekte başarılı bir ülke konumundadır. Bu entegrasyon başarısına ek olarak Amerika Birleşik Devletleri son 20 yılda eğitim politikalarını dünya standartlarını yakalayacak şekilde güncellemeye odaklanmış, uluslararası standartlarda okul başarısını arttırma konusunda başarılı olmuştur.
Amerika’da ilk ve ortaöğretim seviyesindeki öğrencileri Fen, Matematik ve Okuma becerileri alanındaki objektif ölçeklerle değerlendiren PISA, TIMMS, PIRLS gibi uluslararası sınavlar Amerikalı öğrencilerin gittikçe yükselen bir başarı grafiği çizdiklerini göstermektedir. Bu başarı 2001 yılından itibaren yapılan eğitim reformlarının eğitim sistemine somut bir yansıması olarak kabul edilebilir.
Hiçbir Çocuk Eğitimsiz Kalmasın!
Göçmen nüfusu fazla olan ülkeler eğitim politikalarını ve amaçlarını sadece ders başarısına indirgemek yerine; farklı dil, din ve milliyetlere mensup göçmen öğrencileri eğitim ve sosyal hayata entegre etmek, göçmen öğrencilerin ülkenin mozaik yapısının bir parçası olarak görülmesine yönelik olumlu okul ortamı oluşturmak, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak gibi amaçlara öncelik tanımaktadırlar. Amerika’nın söz konusu kozmopolit yapısı ders başarısı ve sınav odaklı başarı değerlendirmeler esas alındığında özellikle 80’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’ni diğer ülkelere göre dezavantajlı duruma getirmiştir.
Amerika’da ilk ve ortaöğretim eğitim başarısı 2001 yılından itibaren uygulamaya konulan yapısal ve başarılı reformların etkisiyle yükselen bir grafik çizmektedir. Söz konusu reform hareketleri 1983 yılında yayımlanan “A Nation at Risk” raporu ışığında başlatılmıştır. Bu rapor o yıllarda Amerika’da ilk ve ortaöğretim kurumlarının Matematik, Fen Bilimleri ve Okuma Becerileri gibi alanlarda dünya standartlarının altında kaldığını ve bu nedenle eğitimde ciddi reformlara ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan kapsamlı bir çalışma olarak Amerika’da büyük ses getirmiştir. Bu raporla başlayan tartışmalar, 2001 yılında “No Child Left Behind Act” (Hiçbir Çocuk Eğitimsiz Kalmasın) yasasının yürürlüğe konulmasına kadar sürmüştür.
Bu yasayla Amerika’da ilk ve ortaöğretim kurumlarında uygulanan eğitim sisteminde bir dizi değişikliğe gidilmiş, genel ve özel amaçlarda değişiklikler yapılmış, yapısal bir reform paketi uygulamaya konulmuş ve eğitime ayrılan bütçede rekor düzeyde bir arttırmaya gitmiştir. 2001 yılında kabul edilen bu yasaya göre her eyalet ilgili kurum ve kuruluşları vasıtasıyla ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki eğitim başarısını ölçme, değerlendirme ve iyileştirme adına standartlar belirleme ve başarıyı arttırıcı uygulamalarda bulunmak üzere ülke genelinde başlatılan reform hareketine katkı sunmuştur.
Başlatılan reform hareketiyle Amerikan eğitim sisteminin dayandığı temel, genel ve özel amaçlar değişen dünya düzenine uyum sağlayabilmek adına tekrar düzenlenmiştir. Önceleri öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek, konuşma ve yazma becerilerini geliştirmek, öğrenci niteliğini her alanda geliştirmek, her bireye günlük yaşamda karşılaşılan sorunların çözümüne ilişkin yöntem ve bilgilerin kazandırılmasına yönelik genel eğitim amaçları akademik başarıya daha fazla odaklanan bir anlayışla revize edilmiştir. Söz konusu değişiklikler ve iyileştirmeler Amerika’da ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki başarıyı arttırmış, PISA, TIMMS, PIRLS, vb. sınavlarda Amerikalı öğrenciler geçmiş yılara göre çok daha iyi sonuçlar almaya başlamıştır.
ABD’nin uluslararası sınavlarda gösterdiği başarı 2000’li yılların başında gerçekleştirilen eğitim reformu hareketinin etkisiyle günümüze kadarki süreç içinde yükseliş trendi izlemiştir. Amerikan eğitim sisteminin dayandığı temel, genel ve özel amaçlar değişen dünya düzenine uyum sağlayabilmek adına tekrar düzenlenmiş, akademik başarıya daha fazla odaklanan bir anlayışla revize edilmiştir. Söz konusu değişiklikler ve iyileştirmeler Amerika’da ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki başarıyı arttırmış, PISA, TIMMS, PIRLS, vb. sınavlarda Amerikalı öğrenciler geçmiş yılara göre çok daha iyi sonuçlar almaya başlamıştır.
Örneğin, tüm dünyadan 4 ve 8.sınıf düzeyindeki öğrencilerin Fen ve Matematik alanlarında kazandıkları bilgi ve becerileri değerlendirmeye yönelik TIMSS Sınavında Amerikalı öğrenciler 2003 yılında uluslararası başarı standardı olarak belirlenen 500 puanın üzerinde bir performans göstermişlerdir. Her 3 yılda bir OECD ülkelerindeki 15 yaş grubundaki öğrencilere yönelik yapılan PISA sınavında 2003 yılında Matematik alanında 483 puan alarak başarı standardının altında kalan Amerikalı öğrenciler listede 24.sıraya yerleşmişlerdir. Ancak Amerikalı öğrenciler 2009 yılında aynı sınav için Matematik puanlarını 487’ye yükselterek 2009 yılında 496 olarak belirlenen başarı ortalamasına oldukça yaklaşmış; Fen alanında 502 puan alarak uluslar arası başarı standardının üstüne çıkmışlardır.
Aynı yıl en büyük başarıyı okuma becerileri alanında gösteren Amerikalı öğrenciler 2009 yılı PISA testinde okuma becerisi sınavında 513 puan alarak tüm OECD ülkeleri arasında üçüncü olmuştur. 2018 yılında aynı sınavda okuma bölümü için OECD ülkelerinin ortalaması 487 puanda kalırken ABD 505 puanla ortalamanın üzerinde bir puan almıştır. Aynı yıla ait PISA sınavında Matematik için OECD ortalaması 489 puan olarak açıklanmış, ABD Matematik alanında 478 puan almıştır. OECD ülkelerinin Fen Bilgisi dersi için ortalama puanı 489 puanda kalırken, ABD 502 puanla Fen Bilgisi alanında ortalamanın üzerine çıkmıştır.